Bisikletçiler: “Her Yere Gideriz”
Cumhuriyetin gözdesi iki taşıttan biri tren, diğeri de bisikletti. Gazi için bisikletin farklı bir önemi vardı. Bisikletçilerin güçlüklerden yılmayan yapısıyla, genç cumhuriyetin direncini benzer gördüğünden bisiklet sporunun tüm yurtta yaygınlaşmasını arzuluyordu. Spora meraklı olan Binbaşı İsmail Hakkı Bey bir bisiklet takımı kurmuştu ancak muhasebeci az bir para verdiği için takım sadece on iki kişiydi. Takımın başında Üsteğmen (Deli) Daniş Karabelen vardı. Bisiklet takımı, gençleri bisiklete alıştırmak, bu spora heveslendirmek için birörnek formaları ile şehre iniyor, gösteri yapıyorlardı. Bu sayede Ankara’da da bisiklet satanlar, tek tük bisiklete binenler görülmeye başlamıştı. Bisikletçileri izleyen Gazi sayılarının artırılmasını istedi. İsmail Hakkı Bey’e kök söktüren muhasebeci birdenbire cömert kesildi, bisiklet sayısı yirmi dörde yükseldi.
Gazi, İsmail Hakkı Bey’e, “Bisikletçilerin Kars’a kadar gidip gelebilirler mi?” diye sordu.
– “Siz emredin, her yere giderler.”
– “Bir program yapın. Bu yıl Kars’a gidin. Spor ruhunu yayın, bu yeni sporu tanıtın. Gençlere güçlükten yılmamayı öğretin.”
Şehirler arasında doğru dürüst yol bile yoktu daha. Eski kervan yolları vardı. Yağmurda batağa dönüyorlardı. Ama emir emirdi. Sıkı bir program yaptılar. Mart sonunda küçük bir törenle yola çıktılar. Az sonra yağmur başladı. Gittikçe şiddetlendi. İsmail Hakkı Bey yeni aldığı kırmızı spor otomobiliyle bisikletçileri izliyor, yağmur bisikletçilerin iliklerine işliyordu. Yol çamur denizi olmuştu. İsmail Hakkı Bey aynı hizaya gelince camını açıp seslendi:
– “Daniş, nasıl gidiyor?”
Daniş, komutanın ‘bugün kalsın, yarın hava iyi olunca yola çıkarsınız’ gibi bir emir vereceğini umut ediyordu. Ama yılmış görünmemek için “İyi gidiyor efendim” diye bağırdı.
– “Güzel. Hedefe kadar devam!”
Otomobil yavaşladı, komutan geri döndü. Takım coşkun bahar yağmuru altında, sırılsıklam, çamur içinde yoluna devam etti. Mola verdikleri her yerde bisiklet ilgi odağı oldu. Olan, olmayan yollardan geçerek, balçığa saplanarak, dağ yollarını aşarak, derelerden geçerek, yağmurda ıslanarak, sıcakta yanarak, yorgunluktan eriyerek, yılmadan ilerlediler. Sonunda Kars’a ulaştılar. Büyük törenle, Karslıların sevgileriyle karşılandılar.
Zorlukların üstesinden gelmiş, Gazi’nin kendilerine verdiği görevi başarıyla tamamlamışlardı. Dönüşte Gazi’den yeni bir görev alacak, bu sefer Edirne’ye doğru pedal çevirmek üzere yola düşeceklerdi. Cumhuriyet yollara da imzasını atmıştı, yirmi dört bisikletçinin Kars’tan Edirne’ye kadar geçtiği her yolda bisiklet lastiklerinin izi vardı.
Turgut Özakman’ın iki kitaplık Cumhuriyet romanı 28 Eylül 1922 – 29 Ekim 1923 (Birinci Kitap) ve 29 Ekim 1923 – 10 Kasım 1938 (İkinci Kitap) arasındaki on beş yıllık dönemi anlatır. “Tarihimizi doğru bilirsek, aramızdaki anlaşmazlıkların çoğu sona erer” diyen Özakman’ın belgeler ışığında hazırlanan iki ciltlik başyapıtını mutlaka ama mutlaka okumalısınız.
Kaynak: https://www.bilgiyayinevi.com.tr/